/video/hasta-hikayeleri/hayata-dokunan-hikayeler-kamer-pamukcu-nun-romatoid-artrit-tani-sureci Kamer Pamukçu´nun Romatoid Artrit Tanı Süreci Kamer Pamukçu´nun Romatoid Artrit Tanı Süreci Hayat Benim Elimde
VİDEO

Hasta Hikayeleri

Hayata Dokunan Hikayeler - Kamer Pamukçu´nun Romatoid Artrit Tanı Süreci

Merhaba, Kamer Pamukçu ben. 1969 Diyarbakır doğumluyum. İlkokulu Diyarbakır’da, orta, lise ve üniversite eğitimimi İzmir’de tamamladım. 1993 yılında Ege Üniversitesi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nden mezun oldum.

17-18 yaşlarındayken sol omzumda şiddetli bir ağrı başladı, geçmeyen bir ağrıydı, devam ediyordu. Annem hemşire, bilinçli bir insan, geçmediğini anladığı zaman beni sürekli tahlillere, testlere götürdü. Fakat tahlil ve testlerde hiç olumsuz bir sonuç çıkmıyordu. Daha sonra omzum geçti, dirseğime, dirseğim geçti, dizime derken bütün vücudumda sürekli bir ağrı. Bu yaklaşık 6 ay kadar sürdü.

Bu 6 ay boyunca yapılan testler, sedimantasyon bakıldı, CRP bakıldı. Sürekli aslında test sonuçlarım gayet iyi çıkıyordu. Ama ben bir türlü iyi olamıyordum. Ne olduğunu anlamıyorlardı, yel diyen bile oldu, halk arasında “yel gelmiştir, bir dönemdir, geçer” dendi.

Fakat 6 ay sonunda bütün eklemlerim aynı anda çok ağrıdığı zaman ve yürüyemeyecek duruma geldiğim zaman romatoloji konusunda uzman bir doktora gittim. Tabii uzman doktorun romatoid faktör gibi ve hikayem gibi ve klinik bulgularımın kontrolü gibi birtakım testlerden sonra Romatoid Artrit olduğum teşhisi konuldu. 

Bu teşhis konulduğu zaman tabii ki bunun önce ne olduğunu anlamaya çalıştım. Çünkü ben kendim zaten çocuğum, ergenlik dönemindeyim. Ağrılarla mücadele etmek zorundayım, yaşıtlarımdan çok farklı bir hayat yaşamak zorundayım. 1 bardak suyu kaldıramıyorum, fermuarımı kaldıramıyorum, çekemiyorum. Düğmemi ilikleyemeyecek zamanlarım oldu. En kötüsü de sabahları yataktan kalkmak çok zordu. Şiş parmakları birleştirememek çok zordu. Bütün bunları anlamam, bu hastalığı anlamam bayağı bir zamanımı aldı ve bunu kabullenmem bayağı bir zamanımı aldı.

O zamanlardan doktorumun söylediği bir cümle beni çok etkilemişti. “Maalesef bu hastalığın hiçbir tedavisi yok, ömür boyu bu hastalıkla yaşamak zorundasın”. Çok ağır, hele 18 yaşında bir insan için çok ağır cümlelerdi. Ama benim içimde o kadar büyük bir yaşam sevinci var ki. Yani böyle bir hayatı kabul etmek istemedim. Çünkü dünyaya bir kez geliyorsunuz. ‘Ah’la ‘vah’la geçirecek bir anınız olmamalı bence. Bununla savaşmak yerine de, kabul edip bununla nasıl yaşarım, nasıl güzel yaşarım, derdim o oldu. Tabii ki bütün bunları yapmam, 18’den 20 yaşına kadar geçen bir süreç içinde oldu. Neden? Çünkü tedaviler cevap vermeye başladı. İlaçlarımı kullanmaya, düzenli kullanmaya başladım. Tedavilerim cevap vermeye başlayınca, her günün ağrılı geçmeyebileceğini anladığım zaman hastalığımla da barışmaya başladım. Onunla iyi geçinmeye çalıştım.

Hastalığım hakkında, bu hastalığa yakalanana kadar hiçbir bilgi sahibi değildim. Hastalığa yakalanınca adının Romatoid Artrit olduğunu, kısaca RA denildiğini uzun olarak da Romatoid Artritis dendiğini öğrendim. O zaman internet yok, sağlık ansiklopedilerine falan baktığımı hatırlıyorum. Şu anki koşullar yok. Böyle videolar yok. Şu anda WhatsApp grupları var, Instagram grupları var, bu hastalıkla alakalı çok bilgiye ulaşılıyor. Ama ben 18 yaşındayken sadece doktorumla konuşmak zorundaydım. O kadar nadir bir hastalık olduğunu zannediyordum ki, benden başka etrafımda Romatoid Artrit olan hiç kimse yoktu. Ama doktorum gayet açık bir şekilde bana hastalığın ne olduğunu, nasıl bir hastalık olduğunu anlattı. Dediğim gibi, en zor kısmı da, bu hastalığın hiçbir zaman iyileşemeyecek bir hastalık olmasıydı ve sürekli ilaç kullanmak zorunda olduğum; hastalığım hakkında ilk öğrendiğim bilgiler bunlardı.